Nasıl Olsa Daha İyi Olurdu
Türkiye’de tangonun bu günkü haliyle varlığı yaklaşık olarak 20 yıllık bir geçmişe sahip. baktığınız açıya bağlı olarak uzun yada kısa olduğu düşünülebilir.
Niceliği bir yana koyup bu süre içerisinde ortaya konan üretime ve gelişmeye bakmanın geleceğe daha çok katkısı olacaktır.
Tangonun emeklediği ilk günlerinden bu yana, dansçıların bilgi ve beceri düzeyindeki durumları çok kayda değer bir biçimde ilerledi. Eğitmenlerin önemli bir kısmının öğretme donanımları, ‘temel sekizli’ klişesinin dışına taşarak (olması gerektiği gibi) öğrencilerinin yollarını kısaltarak özgürce ve yaratıcılıklarını ortaya koyarak dans etmelerinin yolunu kısalttı.
Bireysel çabalarla tangoya yatırım yapan ‘tango profesyonelleri’ tangonun gelişimi katkı sağladılar. Çatı kurum olarak türkiye dans sporları federasyonu (tdsf) varlığıyla dansın büyümesi iddiasıyla kuruldu. Tango eğitmenleri ve organizatörleri derneği (teo) tango profesyonellerinin haklarını korumak, Türkiye’de tangonun gelişmesi hedefiyle çalışmalarını yürütüyor.
Peki gelinen nokta tatmin edici mi?
Her ne kadar övünsek de Avrupa’nın tango başkenti diye, İstanbul nüfusuna oranla tango yapan dansçı sayısı ile bu unvanı gerçekten hak etmekte midir?
Ve yine dans kalitemiz çok iyi diye kendimizi överken, dansçılarımız akrobatik hareketleri dışında tangonun kalitesini yükselten öğelerine (başta müzik olmak üzere) ne kadar ilgi göstermekte ve kendileri bu alanlarda da geliştirmekteler?
Tangonun ve diğer dansların yaygınlaşması demek sadece yarışma düzenleyerek lisanslı sporcu sayısını artırmak mı demek?
Yapılan birçok iyi niyetli çabaya rağmen gelinen noktanın sahip olduğumuz potansiyel ile kıyaslandığında devede kulak olduğunu düşünüyorum.
Sonraki yazılarımda öneri ve eleştirilerimi dansçılar, tüketiciler, eğitmenler, işletme sahipleri, tdsf, teo başlıklarıyla paylaşacağım. Elbetteki teoride değil uygulamada yapılanların değişim yarattığı bilinciyle.