Tango Seduccion grubu, başta Gustavo Russo ve Alejandro Mantinan olmak üzere, altı çift genç dansçıdan oluşuyor. Dansçılar, büyük tango bestecisi Astor Piazzolla’nın eserlerinden seçilen müzikler eşliğinde, tango tarihinin değişik dönemlerini yansıtan bir program sunacak ve göz alıcı kostümleriyle, İstanbullu tango tutkunlarını, Buenos Aires’te zaman içinde bir nostaljik bir yolculuğa çıkaracaklar. Tango Seduccion’un dünyaca ünlü baş dansçısı Gustavo Russo, İstanbul My Show Land’deki programı öncesinde ALEM’le sıcak bir söyleşi yaptı: Daha önce, bir başka ünlü dans grubu olan Tango Passion’ın baş dansçısı olarak yıllarca dünya turnesine çıkmış olan Gustavo Russo, 3 yıldır Tango Seduccion’un baş dansçısı olarak tangoyu ve ilginç dans yaşamını anlattı.
Sevgili Russo, tangoyu diğer danslardan ayıran; ona bu çekiciliği ve duyguyu veren nedir?
Bence tangoya bu çekiciliği ve duygu yükünü veren, onun Buenos Aires’e birçok ülkeden gelen kültürel göçün göbeğinde doğmuş olması. Yıllar önce gerçekleşen bu göçte İspanya’dan, İtalya’dan Fransa’dan, Türkiye ve Polonya’dan birçok insan daha iyi bir hayat ve iş imkanı rüyasıyla bu şehre göç etmişlerdi. Bu yıllarda çok yalnız ve zorlu şartlarda yaşadılar. İşte o dönemde ve o şartlarda tango, küçük otellerde, caddelerde, limanlarda hayat bulmaya başladı. Tango yavaş yavaş gelişiyor; bu da adım adım, böylesine güçlü duygular taşıyan insanlarca gerçekleşiyordu.
Dans yaşamınız ve kişisel geçmişinizden bahseder misiniz?
1988’de Buenos Aires’te ünlü ‘Tango Shows’da profesyonel kariyerime başladım. Diğer önemli projelerin yanı sıra Osvaldo Berlingieri, J. Basso, Dragone, Conlangeo, M. Mores ve daha birçok isimle ortak çalışmalar yaptım. 1990’da ‘Argentina Tango Show’da performansımı göstermek üzere seçildim. Bir yıl sonra ise ‘Grandes Valores del Tango’ adlı TV programında solo dansçıydım. Aynı yıl Mariano Moreno’nın ‘Viva Tango Orkestrası’na katıldım ve onlarla Amerika ve Meksika’yı gezdim. 1992’de ‘Estelares del Mar’da, ‘En İyi Tango Show’ ödülünü kazandım. 1994’te Fransız filmi ‘Maigret ce Trompe’ ta yer aldım. 1995’de ise TV serisi ‘Solo Tango’ daydım. 1997’de ‘Paris, New York, Buenos Aires’te yer aldım. 1998’de koreograf ve misafir olarak ‘Festival of Tango’ya katıldım. Bir sonraki yıl ise yine aynı festivalde sahneye davet edilmiştim. Dünyaca ünlü ‘Tango Passion’ın baş dansçısı olarak dünyayı dolaştım. 1992’de Broadway’deki ‘Premier 1999’a kadar devam edecek olan bir çalışmanın da ilk adımıydı. Bu dönemde İstanbul’a birçok kez geldim; ayrıca İzmir, Ankara, Efes gibi daha birçok şehrinizi dolaştım. Şimdi ise ‘Tango Seduccion’ ile 3 yıldır tango ifademi yansıtmaya devam ediyorum.
Arjantinli gençler arasında tangoya eğilim nasıl? 50 yıl önceki gibi bir folk dans olarak mı görülüyor tango?
Son yıllarda tangoya ilgi duyan gençlerde bir artış oldu. Bu belki de tangonun tüm dünyadaki başarısına paralel olarak gelişmiş bir durum bu… Tango hiçbir zaman bir folk dans olarak görülemez Arjantin’de. Çünkü tango, doğduğu Buenos Aires’e, hemen civarından gelen bir tür. Tangonun tüm dünyada patlaması, dünyada genç insanların bu dansa ilgi duymalarını getirdi. Bu gençler arasından da birçok profesyonel çıktı. Bugün Buenos Aires’teki gece kulüplerine giderseniz, birçok gencin tango yaptığını görürsünüz.
Bir gününüz nasıl geçer?
Tüm günlerim tam olarak birbirine benzemez; her günümün bir diğerinden biraz farkı olması lazım. Ancak bir günü de bedenime ayırmam lazım. Pratik yaparak ya da yoga sınıfına katılarak değerlendiririm bir günümü. Böyle bir günü kendim ve partnerim için gerekli görüyorum. Onunla tiyatroya gidip bir şov izlemeyi ya da sadece bir yere gidip bir bardak çay içmeyi severim. Ya da bir gün boyunca zihnimi ilgimi çekecek belki de ‘Tango Seduccion’u geliştirmeme faydası olacak bir kitap okurum.
Sahnede kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Sahne benim ikinci evimdir. Bazı anlar var ki, bana diğerlerinden daha çok keyif veriyor. Çünkü bazı koreografiler diğerlerinden daha karışık. Bazı dakikalar gülümsemek için var; bazı anlar var ki güçlü duygular bana hakim olur. Ancak hangi duygu hakim olursa olsun, ben her zaman duygusal olurum ancak asla hata yapamam.Performanstan sonra kendinizi nasıl hissedersiniz, yorgun ya da mutlu mu olursunuz?Yorgun bir zihin ve vücutla Tanrı’ya, bana ‘Tango Seduccion’u toplum önünde sergileme şansı verdiği için teşekkür ederim.
Bir performansa nasıl hazırlanıyorsunuz?
Şov ile makyaj arasındaki 1.5 saatte kendimi hazırlarım ve ısınırım. Genel olarak stres yaşamam ancak bazen ortaya çıkan, örneğin teknik problemler stres yaratabiliyor. Zaman zaman gerginlik hissediyorum çünkü ‘Tango Seduction’ın hem birinci dansçısı hem de yönetmeniyim. Bu gibi problemlerde konumum gereği çözüm bulacak kişi olduğum için, biraz gergin olabilirim. Bu durum, kendime zaman ayırmamı engellediği için geriliyorum.
Tangoyu üç kelimeyle nasıl tanımlarsınız?
Üç kelime yerine üç fikirle özetlerim: Tango Arjantin’in kimliğidir; tango benim sanatımı anlatma tarzımdır; tango herkesin en derin duygularını özgürce açıklama şeklidir…
Astor Piazzola’nın müziği hakkında bilgi verir misiniz?
Yeni tarz bir müzik yaratabilen çok önemli bir bestecidir kendisi. Bazen bunu kanında tango taşıyan bir klasik diye tanımlayabilirim. Bazen onun müziğiyle diğer, bildiğimiz ve klasik olarak tanımlayabileceğimiz tangonun veremeyeceği bazı düşünce ve duyguları ifade edebiliyorum. Aynı duygu ve fikirleri klasik geleneksel tangoyla beni limitlendiren yapısı nedeniyle yapamıyorum. Geleneksel tango beni, kısıtlandırılmış hissettiriyor.
İstanbul’da sahne almak nasıl bir duygu; Türk seyircisini nasıl buldunuz?
Türkiye, Arjantin’den farklı bir kültüre sahip. Birçok kez İstanbul’da sahne alma zevkini yaşadım ve her seferinde yine dönmek istedim. İstanbul’a ilk ziyaretim, bir peri masalına adım atış gibiydi benim için. Şehri bir kez daha görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Dansözlerimizi izleme şansınız oldu mu; bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İzleme şansım olmadı ama bir sonraki sefer izlemeyi çok isterim.
Aşk sizin için ne ifade ediyor?
Benim için aşk, limitsizdir. Limitsiz olan sonsuzdur. Eğer aşk sonsuz ve limitsizse, aşk özgürlüktür. Bu da benim için, sonsuz olmayan, limitsiz olmayan ve özgür olmayan her şeyin aşk olmadığıdır.
Hayatınızda özel biri var mı; bir dansçının evlenmesi zor mu?
Bizim hayat tarzımızı anlayamayan biriyle birlikte olmak zor bir iş. Ayrıca bizim sürekli devam eden yolculuklarımızın ritmine uyum sağlayabilmek ve destek verebilmek karşı taraf için kolay değil. Ben her zaman dünyanın bir ucundan ötekine hareket halindeyim. Ben bu konuda pek zorluk yaşamıyorum çünkü şans bu konuda sahnede olduğu gibi hayatta da benim yanımda. Bir kadın her zaman benimle ve beni anlıyor; bana yardım ediyor.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.
Seçil Kılıç 23 Mart 2005 Alem Dergisi