Gustavo Naveira Röportajı 3

0
308

Gustavo Naveira Röportajı, Bölüm 1
Gustavo Naveira Röportajı, Bölüm 2
Gustavo Naveira Röportajı, Bölüm 3

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:

D: Gösterilerinizin yarısının doğaçlama, yarısının koreografi olduğunu söylemiştiniz. Koreografi hazırlarken hangi metodları kullanıyorsunuz?

G.N: Aslında bir metodum yok ama biliyorum ki koreografi üzerinde gerçek kontrolü sağlamam iki yıllık bir çalışmayla oldu. Dansı tasarlıyoruz, bitirdiğimizde yani yaptığımızdan büyük ölçüde tatmin olduğumuzda bunu şova taşıyoruz. Her bir şov çalışma gerektiriyor. Normalde bu çalışma haftada iki, üç gibi düzenli olmalı. Ama çalışmaların sıklığı bizim iş düzenimize göre değişiyor, fakat tüm çalışma kesinlikle zaman alıyor.

D: Temmuz 2003’te Kaliforniya Long Island’da yaptığınız gösterinin o dönem için mükemmel olduğunu söylemiştiniz.

G.N: Long Island’daki performansı neden ve nasıl mükemmelleştirdiğimizi söyleyeyim. O koreografiye birkaç yıldır sahiptik (Don Juan- Carlos di Sarli düzenlemesi) ama performanstan önceki 10 gün, yarım saat dahi olsa her gün çalıştık. Normalde bu kadar düzenli çalışmazdık, bu düzenli çalışma sayesinde teknik olarak çok iyi hale geldik. Koreografinin her adımını zaten biliyorduk, o on gün de ince ayar yaptık.

D: Koreografilerinizde nasıl seçimler yaptığınızı öğrenmek bizi çok heyecanlandırıyor, özellikle de Don Juan için.

G.N: İlk koreografilerimizden biri Emancipacion’du. Her şeyi değiştirmeye karar verdik… ama biliyorsunuz, tekrar değiştirebilirdim. Size ilginç bir şey söyleyeyim: Giselle ve ben, yaptığımız her şeyi saklıyoruz. Ayrıca başka çiftler ya da gruplar için de koreografiler hazırladık. Ama kendimiz için yaptıklarımız sakladık, hiçbirini kaybetmedik. Onları hala gözden geçirmeyi ve değiştirmeyi seviyorum.

D: O halde tam olarak kaç koreografiniz var?

G.N: Birlikte on senedir dans ediyoruz. 1995 yılında Sitges’de ilk koreografimizi yaparak başladık. Giselle Avrupada yaşıyordu, buluşup farklı festivallerde dans ediyorduk. O zamandan sonra partner olarak dans etmeye ve koreografiler geliştirmeye devam ettik. O zamandan bu yana elimizde çok sayıda koreografi var. Bunu büyük bir hevesle yapıyoruz.

D: Pratik yapma konusunda zorlanıyoruz, hatta partnerimizle savaşıyoruz. Bu şikayeti birçok tango öğrencisinden de alıyoruz. Bu konuda sizin metodunuz ilgimizi çekiyor.

G.N: Doğruyu söylemek gerekirse ilk partnerimle tartışma sorunumu çözemedim. Giselle ile bunu çözme şansına sahiptik. Bir yandan bunu yaşamın bir parçası olarak kabul ediyorum, ama emeklerimizden sonuç alıyoruz ve basamakları tırmanabiliyoruz. Çalışma şeklimiz bizde işe yarıyor. Bunun yolu teknik durumları derinleştirerek temeline inmek. O yoldan gidemeyeceğinizi anladığınız bir noktaya ulaştığınızda durumu irdelemeli ve bir anlaşma yapmalısınız. Sonraları teknik hakkında daha çok bilgi sahibi olduğunuzda çatışmaya geri dönüyorsunuz. Ama partneriniz de siz de teknik konusunda dürüst olmalısınız. Bazı şeyleri net şekilde tanımlamalısınız; sizin “güçlü ritim” dediğiniz şey, partneriniz için de “güçlü ritim” olmalı. Bir şeyden bahsederken ortak tanımlarınız olmazsa, karşınızdakinin neden bahsettiğini kavrayamazsınız.

D: Yani olay bir ortak bir konseptle başlıyor.

G.N: Evet ve problemin tanımlanmasıyla gelişiyor. Pratik konusundaki bir problem de, tangoyu bir spor olarak görmememiz. Biliyorsunuz, sporda belli saatler boyunca düzenli çalışmazsanız profesyonel oynayamazsınız. Ama tangoda pratik bazen işe yaramıyor. Çünkü pratiği kesin hedeflere ulaşmak için yönetemiyorsunuz, dans sizi bir şekilde başka yerlere çekiyor. Bence bunun bir nedeni de tangonun hala gelişmeye devam etmesi. Kanıtlanmış hiçbir şey yok. Yani ne olacağını bilemiyorsunuz. Ve bir problem de şu, futbolda koşan da gelişen de birebir sizsiniz, ama tangoda önemli olan ilişki. Tangoyu başka danslarla karşılaştıramazsınız çünkü bu yeni bir dünya kuran bir dans. Bireysel bir dans değil, erkeğin ya da kadının tek başına ne yaptığıyla ilgili değil. Tango hala tamamen keşfedilmiş değil, hala bir gelişme dönemindeyiz. Bu tangonun yeniden doğuşu değil.

Önceden asıl konu dans değil diye düşünürdüm. Eski zamanlarda insanlar derin hislerini yansıtmak için dans ederlerdi. Her şeyin başlangıcı MÜZİKTİ, bu yüzden insanlar her şeyi onun üzerine şekillendiriyordu. Bu sosyal bir durum, politik bir durum değil. Bu ilgi çekici, çünkü buradaki olay insanların arasındaki iletişimdi. Ama dansı geliştiren şey ilişki değil, ilişkinin tangonun TEMELİ haline gelmesi.
D: Yani dans, partnerler ayrıldığında biter.

G.N: Kesinlikle! Dans ederken ortaya koyduğunuz şey, ilişkidir. Yalnız kaldığınız an oyun biter.

D: O zaman bir tiyatro hakkında mı konuşuyoruz? İki kişilik bir sahne?

G.N: Hayır, öyle bir şey değil. Daha kapsamlı bir şeyden bahsediyoruz, insanoğlunun daha önce yapmadığı bir şey. Dans, ilişkiden doğuyor…

D: Örneğin bir kadın ve bir erkeğin ilişkisi etrafında gelişen kapsamlı sinyaller olduğunu söyleyebiliriz. Biriyle sohbet ettiğinizi düşünün ve konu “Neden tango yapıyorsun?” olsun. Verdiğiniz cevap “Beni gerçek bir adam gibi hissettiriyor” olabilir. Bu ilginç bir durum, oldukça kuvvetli bir söylem. İşte büyüleyici olan da bu, tango aracılığıyla ilişkilerimize farklı açılardan bakabiliyoruz. Dans, ilişkilerimizin içinde yer alana kadar bir boşluğun içindeydik.

G.N: İlişkiyi kurmanın farklı bir kültürde mümkün olamayacağını düşünebilirsiniz. Başta ben de böyle düşünüyordum. Ders vermek için Avrupayı dolaşırken Kuzey Avrupalılara dansta liderlik etmenin ve eşlik etmenin konseptini anlatmakta çok zorlandım. Bu benim için de onlar için de bir şoktu. Onlara dans etmenin nasıl bir şey olduğunu gösterdiğimde bana deliymişim gibi baktılar. Aslında tüm bu problemlerin biraz yüzeysel olduğunu düşünüyorum. Çünkü dansın derinlerine indikçe bunu aşıyorsunuz, aslında işin başındayken bunu anlamayabilirsiniz. Ama bu yolda ilerledikçe birçok yeni ve ilginç şeyle karşılaşıyorsunuz. Yani birçok insan başta yüzeysel durumdan etkileniyor ama daha sonra başta göremedikleri, ilgi çekici yanları keşfediyorlar. Hiçbir yerde kaydı olmayan, dünya kadar bilginin içindesiniz. Bu, bir üniversiteyi keşfetmek gibi, inanamayacağınız kadar büyük ve vahşi bir şeyi keşfetmek gibi, çok çekici…

Ama asıl olay şu ki, bu artık bir kültürün problemi değil. Benim kültürümde bunu aşmanın zor olduğunu düşünüyorum. Gerçek, derin tango olayı, bir kültürün problemi değil, bireysel olarak insanın problemi. Hala eski moda tanguerolar gibi düşünenler var, onları fark etmek zor değil. Ama bu benim için hiç ilgi çekici değil.

D: Bu teknik için başta bize bir dil verdiniz, şimdi dahası da var diyorsunuz.

G.N: Evet, bu konu hakkında tartışmaktan nefret eden Arjantinliler tanıyorum. Tango öğrenmek için kültürel bariyerleri aşmak gerektiğini düşünmek, bir hata. Bu yüzeysel, sığ bir bariyer.

D: Bu yeni sınır… Belki de bu dünyada yeni bir yapı şekilleniyor ve buna paralel olarak yeni bir dil şekilleniyor. Sizin eğitim şekliniz, bunları tartışacak bil dile zemin hazırlıyor, daha derinleri adres gösteriyor.

G.N: Ben sana başka bir şey söyleyeceğim. Yoga ya da meditasyon şekilleri gibi, 3000 yıldır öğretilen şeyler
karşısında saygılı tutum, yaygın bir tavırdır. Ama tango daha 50 yaşında! 3000 yıldır var olan şeylere saygı duysak da, kavramlar sadece dayandıkları zamana göre önem kazanmazlar. Bir yandan tangonun daha bir bebek olduğu doğru, diğer yandan birçok kişi tangoya yoga gibi geçmişten gelen şeylerin gizemini taşıyor. Birçok insan tangonun altında yatan, geçmişinden gelen sebepleri araştırıyor. Çok önemsenmemekten korkmamalıyız çünkü henüz buna sahip değiliz. Şu an sahip olduğumuz, belki de 3000 yıl yaşayacak bir kültür.

D: (gülerek) Bunu zaman söyleyecek.

G.N: Zaman konuşacak! Söylediğimiz, şimdi yaptığımız şeyin çok önemli olduğu.

D: Bizi büyüleyen başka bir şey de başkalarıyla tangoda yaşadıkları güçlü tecrübeler hakkında konuşmak. Dansın çerçevesi sadece yaptığımız figürler değil, dans ederken başımıza gelebilecek her şey…

G.N: Yıllar boyunca gelişmenin çok önemli olduğunu düşündüm. Pratikler, milongalar, şovlar, öğrenciler, organizasyonlar… Bunların hepsini bir arada yürütmek gerektiğini düşündüm. Ama kitap yazmaya karar verdiğimiz bu özel zaman için, uzun yıllar boyunca biriktirdiğimiz her şeyi masaya koyuyoruz, hepsini tekrar gözden geçirmemiz gerek. Bu büyük bir görev, bir canavar. Bu yüzden şimdilik etrafımda bir şey istemiyorum, yalnız olmalıyım.