Röportaj: Jackie Ling Wong
Çeviri: Meriç Eryılmaz
Carlos Gavito, 2005 yılı sonunda öldü. Kendi jenerasyonunun en saygın dansçı ve performansçılarından biriydi. Bu röportaj 2005 yılında yapıldı, ve başlığı Gavito’nun derslerinde öğrencilerine sıkça söylediği bir cümleden alıntılandı; “TANGO, PAYLAŞILAN BİR ANDIR”…Bu şair-dansçı, Buenos Aires’in varoş mahallelerinden biri olan Avellaneda’da doğdu, ve 1965’de profesyonel dans kariyerine başladı ve “milonguerolar” devrinin son sembollerinden biri olarak kabul edildi. Okuyacağınız röportaj, hayatının son yıllarını geçirdiği Florida’dan sıkça dersleri için geldiği New York’da yapıldı.
Soru: Tango dansetmeye ne zaman başladınız?
Gavito: Aslında tangoyu ders alarak öğrenmedim. Tango, Arjantin kültürünün bir parçasıydı, ve ben çocukken cok modaydı. 7 yaşındaydım, yaşadığım yer olan Avallaneda’da bir basketbol sahası vardı. Haftada 3 gün tango praktikaları yapılırdı orada. O zamanlar tango erkekler arasında çalışılırdı. Daha büyük yaştakiler, erkek çocuklarını “gel burda dur” diye çağırırlar, etrafında adımlarını çalışırlardı. “Hey ufaklık, gel şurda dur, bu ayağını buraya, şimdi de buraya koy” der ve yeni adımlar çıkarmaya çalışırlardı. Yani başta sadece bir bedendim, ama adımlara çok dikkat ederdim. 15 yaşına geldiğimde ben de daha ufak çocuklarla bu şekilde çalışmaya başladım, pratik yapma sırası bendeydi. O günlerde dans okulları ve televizyonlar yoktu, o yüzden benim gibi çocukların eğlence anlayışı “gündüz futbol, akşam tango”dan ibaretti.
Soru: Yani 15 yaşından önce adım çalışmaya izin yok muydu?
Gavito: Hayır, ne adım çalışmaya ne de milongalara gitmeye izin yoktu.
Soru: Pratiklere gitmeye devam etmenize ne sebep oldu?
Gavito: Müziği hep severdim. Ben 15 yaşındayken herkes rock’n roll dansediyordu, ama benim kasabamın her yerindeki kulüpler tango çalmaya devam ediyorlardı. Tango hep vardı. Baştan beri hep sevdim tangoyu; müziğine bayılırdım ve dansetmek isterdim. Profesyonel olarak değil, ama sosyal bir aktivite olarak. Bu arada, profesyonel bir dansçı olarak sosyal tango ve sahne üzerindeki tango performansları arasındaki farkı hep vurgularım. Birinin diğeriyle alakası bile yoktur. Sahne tangosu, bilet satmak icin yapılır, sosyal tango ise kendi zevkin, keyfin için. Bu yüzden de sosyal dans içinde kullanılan “gancho”ları hiç anlamamışımdır. Ben öğrencilerime “gancho” öğretmeyecegimi sürekli hatırlatırım. Bunu ancak profesyonel bir tango performansçısı olacaksanız, veya benden özel bir koreografi öğrenmek isterseniz öğretirim. Ama sosyal tangoda degil. Bu konuda cok katıyım.
Soru: Meslek olarak bunu seçmeniz nasıl oldu?
Gavito: Bu cok daha sonra oldu. 23-24 yaşlarındaydım. Caz-dans yapıyordum, bale dersleri de almıştım. Önce caz-dansçısı oldum. Sonra bir gün bir dostum; Eduardo Arquimbau, beni aradı. Bir televizyon programı yapmaya hazırlandığını ve tango dansçılarına ihtiyacı olduğunu soyledi. Benim tango da dansettiğimi biliyordu. Bir cafede oturduk, bana tasarladığı programı anlattı ve “Peki, deneyelim bakalım” dedim. Sonrasında 3,5 yil boyunca süren 2 program yaptık. Böylece farkında olmadan köklerime dönmüs oldum; yani tangoya. Daha sonra Eduardo ve partneri Gloria ile yıllar süren çeşitli çalışmalarımız ve programlarımız oldu ve ben sonunda Anibal Trolio ile çalışmak üzere onlardan ayrıldım. Şunu da söylemek isterim; benim öğretmenlerim olmadı, tango öğretmenlerim oldu. Biri Julián Centeya’dır; şair ve benim en sevdiğim hocam. “Cafe Dominguez” tangosunu dinlerseniz başında konuşan Julian’dir. En sevdigim hocamdı çünkü bana tangoyu içten öğretti. Bir başka hocam Miguel Calo’dur, o ve orkestrasıyla 1963 yılında çalıştım. Dansederken beni orkestrasındaki bir müzisyen gibi yönetirdi; “Müziği dinle, Raul’un (Raul Beron) sesini dinle, bu sese danset, şimdi de piyanoya…” Müziği nasıl dinleyeceğimi, ve neyi dinlemem gerektiğini öğretti bana…
Soru: Artık böyle hocalar yok mu?
Gavito: Hayır. Bugün insanların tango dans ederken adıma gitmek için acele ettiklerini görüyorsunuz. Adıma gitmek için acele etmemeli insan, asla. Adımın tadını çıkarmalıyız, sürdürmeli ve üzerinde kalmalıyız. Bunu sıkça söylüyorum; ben dans ederken bir adım attığımda ondan o kadar keyif alıyorum ki sürmesini istiyorum. Ayni çocukken izin verilen tek top dondurmamız gibi. Saatlerce sürerdi onu yememiz, çünkü tek top yememize izin vardi. O yüzden, adımı bitirip bir sonrakine geçmek için acele etmenin mantığını anlamıyorum. Benim için bir adım atıp durmak (tam durmak değil ama bir an donmak), bir sure hiç bir şey yapmadan durup anın keyfini çıkarmak, ve sonra başka bir şeye geçmek cok daha ilgi çekici. Sanırım bir çok insan “hiçbir şey yapmamayı” bilmedikleri için acele ediyorlar, bu da en zoru zaten. En basitini düşünün, temel sekizliyi öğrendiğinizde tamamını yapmak zorundaymış gibi düşünürsünüz. Ama ya pistte önünüze başka bir çift çıkarsa? Gerçekte, adım hiç bitmez. Tango 3 dakikalık “bir adım”dir. Tüm danstır.
Soru: Sahne tangosu ve sosyal tango arasındaki farkı sürekli vurgulamanızın sebebi bu mu?
Gavito: Evet, çünkü sosyal tangoda müzik ve partnerinle hareket edersin. Ve bu da insanların anlamaları gereken bir şey; partnerinizle aranızdaki ilişki kişisel ve özel bir ilişki değildir. İkinizin arasındaki tek özel şey; ikinizin de aynı anda ayaklarınızla muziği kucaklamaya çabalıyor olmanızdır.
Soru: İdeal tango partnerinizi tanımlar mısınız?
Gavito: Tabi ki şu anki partnerim Marcela Duran. İyi bir ikiliyiz, birbirimizi konuşmadan anlıyoruz. Konuşmaya, prova yapmaya ihtiyacımız kalmıyor. Her birimiz kendi rolümüzü başarmaya çabalıyoruz, ben yönetiyorum, o takip ediyor. Bazı genç hanımlar yönetmenin daha eğlenceli olduğunu düşünüp leader çalışmaya başlıyorlar. Ama bence hayatta takip öğrenmenin sonu, süresi yok.
Soru: Sizce, siz ve Marcela arasında kimyasal birliktelik var mı? Yani, dans ederken müziği aynı duygularla mı dinliyorsunuz yoksa birbirinizden farklı ifade etmek istediğiniz şeyler oluyor mu?
Gavito: Bu çok güzel bir soru. Biliyor musun, farklı fikirlere, farklı anlayışlara, farklı duygulara sahip olsak da benzer biçimde düşünüyoruz. Biz “ruh hali”ni yakalıyoruz. Birbirimizin düşüncelerini okuyamayız tabi ama bir şekilde aynı ruh haline giriyoruz ve oradan iletişim kuruyoruz. Marcela ve benim kişisel bir ilişkimiz yok, arkadaş ve dans partnerleriyiz ama ruhlarımız iletişim kurabiliyor, konuşmamıza gerek kalmıyor. Özetle; şu an ideal partnerimle dans ediyorum ama aslında idealimin bir yüzü yok. Gerçek hayatta çok istediğim bir şeyin hayali o, ama yüzü yok. Aslında, tango dans ederken hayatından birşeyler mutlaka katmalısın dansına. Hayatını dans edersen, daha iyi dans edersin.
Soru: Nasıl iyi bir tango dansçısı olunur?
Gavito: Iyi bir tango dansçısı, müziği dinleyen dansçıdır.
Soru: Tek kriter bu mu?
Gavito: Evet. Müziğe dans ederiz, adımlara değil. İyi dans eder görünen biri asla bir sonra yapacağı adımı düşünmüyordur, onun dikkat ettiği; müziği takip edip etmediğidir. Bak aslında hepimiz birer ressamız, ayaklarımızla müziği çiziyoruz. Müzisyenler ellerini ve parmaklarını kullanıyorlar resimlerini yapmak için, biz ayaklarımızı…
Soru: Tango eğitmenliği yapmanın zor anları oldu mu hayatınızda?
Gavito: Evet, çünkü tango hep böyle moda değildi. Şu an bulunduğum noktaya gelmek cok uzun yıllarımı aldi. Şimdi biraz daha talepkar biriyim dansımda, keyif de alıyorum çünkü çok uzun zamandır çalıştığım için hakettiğimi düşünüyorum. Ben popüler olmadan önce de tango dans ediyordum, ve moda olduğu için dansçı olmadım. Bazı folklor veya flamenko dansçıları, tango başarılı bir “sektör” olmaya başlayınca tango dans etmeye başladılar. Benim durumum o değil. Ben moda değilken de tango dans ettim, hatta politik olarak tehlikeliyken de. O yüzden hakkettim bu kazandıklarımı, yıllar içinde hak ettim.
Soru: Sizce Amerika’da tango öğretmek, Arjantin’dekinden farklı mı?
Gavito: Şu an bence fark yok. Çünkü Arjantin için de artık bu reklam aracı oldu. Her yerde hocalar insanları şaşırtmaya ve etkilemeye çalışıyorlar. Bazen kendileri bile asla yapmayacakları adımları öğretiyorlar. “Basit şeyler öğretirsen, öğrenciler sıkılır” diyorlar, ama iyi bir eğitmen bu konuda asla tasalanmaz. Sosyal tangoyu öğretir, insanları etkilemek için olanı değil. Ben sınıflarımda 10 veya 100 öğrenci olmuş hiç düşünmem, nasıl dans ediyorsam onu öğretirim; sadeliği. Bazen bir adim çok kolay ve sade görünür, ama yapılmak istenince başarısız olunur çünkü “sade” olmak her zaman o kadar kolay değildir.
Soru: Hızlı dans etmek yavaş dans etmekten daha kolay, değil mi?
Gavito: Doğru. Ben bazen hızlı dans eden birinin, aslında bazı hatalarını saklamak için hızlı dans ettiğini görüyorum. Yavaş dans eden biri, yaptığı işin kusursuz olduğundan %100 emin olduğu için yavaş dans eder.
Soru: Birçok insan tangoların sözlerini anlamıyor. Parçanın duygusunu, anlamını kaçırdıklarını düşünüyor musunuz?
Gavito: Bak, bu basit bir şey. Ben çocukken Bill Haley dinlerdim. Hiç İngilizce bilmiyordum ama mutlu bir şarkı mı, hüzünlü mü, romantik mi anlardım. Tango şarkıcılarının sesleri nettir, bu yüzden orada olan duyguyu; romantizmi, özlem ve ya hüznü anlarsın. Sözleri anlamasan bile hissedersin. Bir kez daha; şarkının verdiği duyguyu anlamak için MÜZİĞİ DİNLEMEK çok önemli. Örneğin, Miguel Calo ile dans eden biri neden gancho yapar ben hiç anlayamam… Gancho agresyondur; şarkı aşktan bahsederken, bir kadın bu agresyonu nasıl kabullenir?
Soru: Sizin dansınız sizce kime benziyor?
Gavito: Soru “kim” değil de, “ne” olsa, kedilerin hareketlerine benzetirim. Bir kedi hareket ederken ayaklarını görürsün, her kası ayrı ayrı görürsün. Yavaş hareket eder ama her an sıçramaya hazırdır, yakalayamazsın. Onların bu yavaş hareketlerinin bile bir ritm barındırıyor olmasını seviyorum, bence tüm dansçılar bunu düşünmeli ve taklit etmeye çalışmalı…
Soru: En sevdiğin “tango anı”nı tarif edebilir misin?
Gavito: Bu çok zor. Yemin ederim tango dans ettiğim her andan büyük keyif alıyorum. Bir milongaya gittiğimde tüm gece dans etmeyişimin sebebi budur. Sadece birkaç sevdiğim parçada dans ederim. Önemli olan güzel dans etmem. Yorulursam gider otururum çünkü hiç dans etmemek, kötü dans etmekten iyidir. Müziğin verdiği ilhamla dansederim. Benim ilhama ihtiyacım var. Yani önce doğru müziğe, sonra doğru partnere ihtiyacım var. Doğru partneri bulamazsam, dansetmem. Müziği beğenmiyorsam, dans etmem. İşte bu yüzden en sevdiğim “tango anı”mı tarif etmem imkansız, çünkü benim için her tango en güzel an.
Soru: “Arjantin’li değilsen, tango dans edemezsin” diyen insanlarla karşılaşıyoruz…
Gavito: Eh, bence baştan hata etmişler. Tango zaten göçmen bir müziktir, yani bir milliyeti yoktur ve tek pasaportu duygulardır. Ve duygu da herkeste olan şeydir. Tutku bir artıdır doğru. Eğer tutkulu bir dansçıysan, daha iyi dans edeceksindir. Çok adım bilen dansçının iyi dansçı olduğuna dair yaygın bir yanlış fikir var. Bu bir hata. Bu sadece o insanin hafızasının iyi olduğuna işaret eder. Ben “an”ın keyfini çıkararak dans etmeyi tercih ederim, partnerimin gözlerini kapadığını hissetmeyi, ve keyif aldığını bilmeyi…
Soru: Sizce neden bazı insanlar tango konusunda fazla tutkulu, hatta obsesif olabiliyorlar?
Gavito: Hikayenin başlangıcına dönerseniz, tango bir duygu olarak tanımlanır, dans ettiğiniz bir “sentimento” olarak. Yani dans etmeye başladığınızda bir adımla değil, bir duyguyla başlarsınız. Sanırım bu yüzden başka dansçılar gibi değiliz, başka dansçılar adım kombinasyonları çalışırlar, tango doğaçlama yapılır. Baştan sona.. Kombinasyon yoktur. Tango yaparken aklınız adımlarla meşgul olamaz, müziği dinleyerek duygularınızı ifade etmeniz gerekir. Bir sonraki adımını düşünen bir dansçıyi 2 km öteden anlarsınız. Diğer yandan, müziği takip eden dansçı partneriyle aynı anda hareket ediyordur. Tek bir beden gibi salınırlar. Amerikalıların dilinde “”it takes two to tango” (tango için iki kişi gerekir) diye bir söz var. Neden “cha-cha için iki kişi” veya “swing için iki kişi” degil? Neden tango?
Soru: Bu son sorum. Bir dansçı olarak nasıl hatırlanmak istersiniz?
Gavito: Tek bir şekilde; “dansında dürüsttü” denilerek..
Röportaj: Jackie Ling Wong
Çeviri: Meriç Eryılmaz