Türkiye’de Tangonun Tarihçesi

0
297

Tango Türkiye’ye 78 devirli taş plaklar ile girdi. O dönemlerde İstanbul’da taş plak ve gramofon pazarı oldukça bilinir ve hareketli idi. Bu pazarlarda tango müziklerinin bulunurluğu kısıtlı idi. Ancak, Avrupa’dan ithalatların artması ile Tango müziği ve plakları da ithal edilir oldu ve pazarlarda yerini aldı. Türk toplumunun başlangıçta Avrupa Tangosunu bilmesi ve bunu benimsemesinin en önemli sebeplerinden biri iste bu ithalatlardır.

O dönemler Cumhuriyet’in ilk yılları idi. Toplum ve Cumhuriyet henüz çok gençti ve cemiyet hayati dışarıdan gelen yeniliklere son derece açık idi. Avrupa’dan gelen tarzlar etkin olmaya başlamış ve toplum hayatında kendini göstermişti. Bu, aynı zamanda kadın – erkek ayırımının kalkmaya yüz tuttuğu dönemlere denk gelir. Kadın ve erkeğin birlikteliğini isteyen tango ve dans ise bu dönemin adeta sembolü olmuştu.Yenilikçi besteciler Cumhuriyet’in başında toplumun değişim sürecinde çok etkin olmuşlardı. Bu besteciler çok sesli müzik üretmeye başladılar. Aralarında, operalara ve düetlere rastlamak son derece olağan idi. İlk Türk Tangosu olan Mazi bu dönemlerde bestelendi. Bestecisi Necip
Celal Andel idi. Bestelenmesi 1928 senesindedir. Ancak, kayda alınması için aradan dört yıl geçmesi beklenecektir. Nihayet 1932 senesinde kayıt edilmiştir. Şarkıyı Seyyan Hanim (Oskay) plağa okumuştur. Bu, günümüzde dahi çok beğenilen bir tango olarak yerini korumuş bir tangodur.

Mazi, ilk Türk Tangosu olarak yerini almıştır. Burada küçük bir noktayı açıklığa kavuşturmak gerekir; “Tango Türk” isminde bir eser o dönemlerde Mazi’den daha önce kataloglarda gözükmektedir. Bu eser, Muhlis Sabahattin Bey tarafından bestelenmiştir. Sözsüz bir çalışmadır. 1928 senesinde Sahibinin Sesi katalogunda, AX 467 kodu ile kayıtlıdır. Eserin adında Tango geçmesine rağmen, yapı olarak otoriteler tarafından Tango olarak değerlendirilmediği olmuştur. Öte yandan bazı kaynaklar, Tango Türk isimli bu eserin ilk tango olduğunu iddia etmektedirler.

İlk tangolara baktığımızda gözümüze dönemin en önemli müzik etkenlerinden birisi olan Süreyya Opereti çarpar. Süreyya Opereti’nin en önemli solistlerinden birisi de son derece güzel sesli olan Afife Hanım’dır. Afife Hanim, Gül Tango, Şivekâr ve Sevda isimli tangoları okumuş ve plağa kaydetmiştir. Sene 1930 olarak tarihe geçer. Bu 3 tangonun önemli ve ortak özelliği Avrupaili müzisyenlerce bestelenmesi ve besteye Türkçe sözler yazılmasıdır. Tüm bunların ışığında tas plakların da şahitliğini alarak sunu söyleyebiliriz; Tango alanında kayıt altına alınan Tango Türk ilk sözsüz eserdir, ancak Mazi yapısı ile ilk Türk Tangosudur.

Necip Celal’den sonra son derece kaliteli çalışmalar üreten besteci ve müzisyenlerimiz oldu. Bu isimler arasında, Fehmi Ege, Necdet Koyutürk, Mustafa Şükrü, Kadri Cerrahoglu gibi önemli ustaları sayabiliriz. Eserlerde islenen temalar arasında ask, tutku, hayal kırıklığı, nostalji, ayrılık ve benzeri duygular sıklıkla idi. O zamana kadar Türk toplumunun geçmişinde çok önemli yer tutan geleneksel müzik, yenilikçi eserlerde de kendini göstermişti. Müzik yakından incelendiğinde sanatçıların geleneksel müzikten de etkilendikleri görülebilmektedir.

Şarkıcılar arasında Cumhuriyetin ilk yıllarında itibaren başarı çizgisi yüksek icraatlara rastlıyoruz; Celal İnce, Şecaattin Tanyerli, İbrahim Özgür, Bisen Alsan, Mefharet Atalay, Birsen Hanim, Afife Hanim, Saime Şengül, Nezahat Onaner ve Zehra Eren tango sarkıcılarımızdan bazıları idi. Dikkatimizi bayan sarkıcıların baskınlığı hemen çekiyor.Türkiye’nin ilk ve en önemli bandoneon müzisyeni Orhan Avşar’dır. Orhan Avşar’ın Türkiye Tango Tarihçesinde apayrı bir yeri vardır. Senelerce bıkmadan usanmadan Bandoneonu ile tangoya hizmet etmeye çalışmıştır. Arjantin Tangosunun Türkiye’deki en kayda değer isimlerindendir. Hayati boyunca yokluklarla mücadele etmiş, ancak Tangodan vazgeçmemiştir.

Hazırlayan: Şule ve Aydoğan Arkış