Türkçe Tangoda Anılar Rüzgarı

0
225

Necdet Koyutürk, Türk tangosunun üç temel taşı olan bestecilerin en genciydi. Fehmi Ege 1902,Necip Celal 1910, Necdet Koyutürk 1921 doğumluydu. Gençlik yıllarında başlayan müzik tutkusu, Haydarpaşa Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarında da devam etmiş, tangoya artık dört elle sarılmıştı.

1949 yılında Şecaattin Tanyerli’nin sesinden plağa kayıt edilen “Papatya” isimli tangosu bugün bile çok seviliyor. “Rüzgar Gibi Geçti, Şüphe, Dinle Sevgili,Yıllar Var Ki” ve niceleri unutulur tangolar değildir. Müzik insanları o kadar çok etkiler ve eğitir ki bir yerde kişinin yaşamına yön verir, gelişmesini yönlendirir.

 

Aynı aileden alınan görgü, terbiye gibi, okuldan alınan eğitim gibidir müzik. Resim yapmayan, şiir veya roman yazmayan insan çoktur, ama bir şarkı bilmeyen insan yok gibidir. Müziğin ne türü olursa olsun, herkes mırıldanacak, söyleyecek bir müzik biliyordur.

İşte bestecilerin önemi burada ortaya çıkar. Sanatçıyı toplum yetiştirir. O da yetiştiği toplumun duygularını, zevklerini yansıtır. İkisi birbirinden soyutlanamaz. Kültür ve görgü düzeyi yüksek toplumun yetiştirdiği sanatçılardan o düzeyde eser alırsınız. Bunun aksi olan toplum düzeyinde yetişmiş kişilerse – ki bunların sanat yönleri tartışmaya daima açıktır- verdikleri seviyesiz ve kalitesiz eserlere toplumun seviyesini  daha da düşürürler. Çünkü müzik en etkin ve yaygın bir sanat türüdür.

İşte tango bestecilerimizin, ülkemiz insanı üzerinde büyük önemi vardır. Bizler bu insanlara çok şeyler borçluyuz. Bunun değerini de, yaşadığımız günlerde daha da iyi anlıyoruz.orhan avşar ve orkestrası

Notada isimler

1930’larda basılmış bir Türkçe tango notasının kapağına bakıyorum. “Şamlı İskender Kutmani- Musuki Alatı ve Nota Neşriyat Evi-İstanbul Beyazıt- Üniversite Caddesi No. 18 telefon 21856” O yıllarda İstanbul’un nüfusu birkaç yüz bin. Bu notaevi basıp yayımladığı notalarla müzik kültürümüze çok hizmet etmiş.

Şimdi aynı notanın arka yüzünü çeviriyorum. Gene o yıllardaki tango bestecilerinin sırayla ismi var. Bu isimler hemen hemen Türk tangosuna eser vermiş bestecilerin tamamı. Demek ki hepsi notalarını İskender Kutmani aracılığı ile yayımlamışlar.

Sırayla aynen aktarıyorum: Halit Recep Arman, Halit Bedii Akçay, Nejat İrtel, Muhiddin Diler, Edip Ayel, İzmirli Zeki, Aziz Kutlu, Çongas, Mustafa Şükrü Alpar, Rıza, İhsan Balkır, Jak Aklan, Şükrü Sarıpınar, Kadri Cerrahoğlu, Muhlis Sabahattin, Nusret Rıfkı, M. Köksal, Ziya Sarıkartal, Ferdi Daryal, Nusret Rıfkı Hergüner, Necip Yakup Aşkın, M.Erinanç, Mihran Baron, Şeref Sarıpınar ve Necip Celal Andel. Bu isimler yalnız bu yayınevinin bestecileri. Fehmi Ege’nin bir tango notasına bakıyorum, başka bir isim var üzerinde. “Jorj D. Papujiu yayını. Yüksek Kaldırım 90 İstanbul.” Bu yayınevlerinin müzik yaşamımıza büyük katkıları olmuş.

Bugün basılmış bir tango notası arkasında bu kadar çok tango bestecisi isimlerini artık göremiyoruz. Necip Celal, hiç evlenmediği için aynı yoldan gidecek bir evlat bırakamadı. Fehmi Ege’nin oğlu Engin Ege, babasının çizgisinde müzik yaşamına devam ediyor. Her hafta kayıt edilen düzenli programları ile İstanbul Radyosu Tango Orkestrası’nı yönetiyor. Tangolar besteliyor, yeni düzenlemeler yapıyor. 

Necdet Koyutürk’ün iki oğlu Erdener ve Özdener Koyutürk kardeşler mesleklerinin dışında gene müzikle uğraşıyor, hafif müzik ve tango türünde besteler, düzenlemeler yapıyorlar. Onlar da Engin Ege gibi babalarından kalan bu çizgiyi devam ettirme çabasındalar. Bu vefalarını takdirle anmak gerek.Tango

Sarhoşum Sarhoş

Kadri Cerrahoğlu, birkaç yıl önce Ankara’da öldü. Ardından çok güzel tangolar bıraktı. Doktorluğunun yanı sıra tam bir profesyonel besteci gibi tangoları vardı. “Simsiyah Bakışların, Sarhoşum Sarhoş, Emel, Anneme” unutulmayacak eserleridir. Bu tangoları ve diğerlerini o zamanki eşi Zehra Eren kontralto sesi ile Ankara Radyosu’nda yıllarca seslendirdi. Dinleyenlerin kulaklarında unutulmayan izler bıraktı.

İbrahim Özgür, orkestrada saksofon ve klarnet çalarken 30’ların sonlarında ilk erkek solisti oldu Türkçe tangoların. Romantik şarkı stili ile müzikseverlerin sevgilisiydi. Tango ve müziksever arkadaşım, rahmetli Muktedir Özdağdeviren’in 6 Mart 1959 tarihli “Hayat” mecmuasından yazarak getirdiği söyleşide İbrahim Özgür, Fehmi Ege’ye şöyle der: “Fehmiciğim, Ankara Radyosu’nda senin tangolarını okurken az aşk mektubu almamıştım. Sen melodileri oya gibi işliyor, ben okuyordum. Mektuplar ise bana geliyordu. Çivi çiviyi söker, Beyoğlu, Yalan, Mavi Kelebek tangolarını, aşk mektuplarını daha çok kendime mal etmek için besteledim.O mesut günlerden elimde birkaç hatıra kaldı; Bir aşk hikayesi, üç dört melodi, 10-15 yıl öncesinin tarihini taşıyan aşk mektupları…”

13 Şubat 1959 günkü gazeteler, İbrahim Özgür’ün 11 Şubat gecesi bekar odasında kalp sektesinden öldüğünü yazıyorlardı. Büfenin üzerinde Engin Ege’nin doğum günü için aldığı bir demet karanfil bulunmuştu. Karanfile bir de kart iliştirilmişti: “Çok sevgili dostum Fehmi Ege’nin biricik oğlu Engin. Bu çiçeklerde 1959 yılının baharına erişmenin zevkini bulacaksın” diyordu. Ama İbrahim Özgür o bahara erişemedi.

Bu unutulmaz insanlar, besteleriyle, sesleriyle bizlere çok güzel baharlar yaşattılar. Sevdiler, sevdirdiler… Geriye birçok plakta sesleri,  birçok nota üzerinde tangoları kaldı.1930’lu yılların plak arşivlerinde, Seyyan Hanım, Birsen Hanım, Gönül Hanım, Afife Hanım, Mahmure Hanım, Seyyide Poroy gibi isimleri görüyoruz. Sonra Celal İnce ismi ve sesi bir rüzgar gibi eserdi gençler arasında. Şecaattin Tanyerli, 1949’da başladığı tango solistliğine bugünde İstanbul Radyosu’nun sözleşmeli sanatçısı olarak devam ediyor. Yaşar Güvenir, o yumuşak sesi ile ne güzel tango ve hafif müzik parçaları seslendirdi.

Orhan Avşar

Orhan Avşar’ı tangoseverler nasıl unutur? 1949 yılında başladığı İstanbul Radyosu’ndaki emisyonlarında Arjantin tangolarını solisti Selçuk Kaşkan’ın sesi ile dinleyenlerine sevdirmemiş miydi? Bakıyorum da şu ana kadar söz ettiğim bütün insanlar iyiydi, mükemmeldi. Hulusi Öktem hocamın bir sözünü anımsarım hep: “Müzikle uğraşan kötü insan olamaz” derdi. Doğruluğunu bu insanları tanıdıktan sonra daha iyi anladım.

25 yıl dört ay yaşadığım İstanbul Radyosu’ndaki günlerimde Fehmi Ege’nin İstanbul efendiğilini, Necdet Koyutürk’ün kibarlığını, Selçuk Kaksan’ın esprilerilerini, Orhan Avşar’ın beyefendiliğini nasıl unuturum? Bu saydığım isimler yalnız tango için. Ya diğerleri? Zaman o kadar çabuk  geçti ki bugün “Yeniden başlar mısın” deseler, hiç düşünmeden “Evet” derim. O insanları yeniden tanımak ve bir şeyler daha öğrenmek için.

Bir gün “Radyo Günlerim” başlıklı bir yazı hazırlarsam, burada yazıp bitiremediklerimi uzun uzun anlatırım sizlere sevgili okurlarım.

17 Ocak 1979 yılında, Kültür Bakanlığı’nın isteği üzerine Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salonu’nda yaptığımız “Fehmi Ege’yi Anma Gecesi”ni tangoseverler hala anımsarlar. Salon gecenin 01.00’ine kadar tamamen doluydu. Ben ve spiker arkadaşım Özcan Atamert’le beraber sunduğumuz bu gecede Seyyan Hanım’ı sahneye çağırdığım zaman yer yerinden oynadı.

Sonunda geceye katılan bütün sanatçıların  Necdet Koyutürk yönetimindeki orkestra eşliğinde ve koro halinde söyledikleri Fehmi Ege’nin “Ayrılık” isimli tangosunu, bütün salon beraber söylüyordu.

Sonra gelen mektuplarda bir “Tangoseverler Derneği” kurduk. 12 Eylül 1980 sonrası yeniden açmadık. Şimdi ise gene tango dostları atağa kalktık.

Bugünü dün, yarını da bugün meydana getirir. İnsanların geriye baktıklarında gelecek kuşaklara anlatacak bir şeyleri olmalı. Yoksa köşedönücülerin  teybe bir kaset koyarak neşe bulmaları ile hiçbiryere varamayız…

NEDİM ERAĞAN

Cumhuriyet Gazetesi 01.11.1990