Kim bilir kaç yıl geçti, TRT’ye bir program hazırlamıştık: ”Tango Bir Nostaljidir” . O metinden yola
çıkarak bir de uzun yazı yazmıştım, aynı adlı. Hangi dergide yayımlandı, unutmuşum.
Tango beni ürpertir. Tango şarkıcısı Mefaret Atalay dostumdu. Tango dendi mi uçar gider, ”Tango bir
ihtirastır, tango bir başkaldırı, bir çığlıktır…” derdi.
Tangoya gönül veren sanatçılar değişik, ama belki de birbirini bütünleyen tanımlara yol almışlar.
Kimi, hayat kadar canlı tangonun ölüm kadar hüzünlü olduğunu söylemiş. Kimi, tangoda dansın
duyguya, duygu aktarımına dönüştüğü kanısında. Tangoda cinselliğin, hem de her çeşidinden
cinselliğin varlığını ileri sürenler az değil.
Bununla birlikte ortak payda, trajik, hüzün, isyan, aşk ve nefrette birleşebilir. Pervasızlık,
kuraltanımazlık, kemikleşmiş olan her şeyi ret!..
Arjantin tangosu böyle de, Türkçe tangolar aynı yolda mı iz sürmüş?
Batı’dan edindiklerimizin hemen hepsinde ‘taklitçi’ kalmışken, Türkçe tangolar, bana sorarsanız,
bütünüyle yerli dünyamızı yansıtır. Tango birdenbire acıya razı bir gönül hikâyesi olup çıkar.
Neredeyse ‘tevekkül’ söz konusudur.
Bir arkadaşım ”Tangoyu iç bayıltıcı hale getirmişiz, tangoyu bile” , demişti. İlk dinleyişte doğru gibi
geliyor. Ama sonra katılmadım. Tango bizde sessiz acıların ifadesi olup çıkmış.
Fehmi Akgün’ ün Yıllar Boyunca Tango (Pan Yayıncılık, 1993) adlı güzel kitabında tangonun
toplumdan topluma değişim ve dönüşümlerini yakalamak olası. Ve yazar ekliyor:
”(…) Türkçe tangolar ise, her biri bir aşk şiiri olan sözleriyle, halkın müzikal beğenisine uygun
melodileriyle ve pek masum sayılacak karşılıklı bir ‘tutuşma’ dan öteye geçmeyen dansı ile uzun
yıllar boyunca müzik yaşamına tek başına egemen olur.”
Günümüzde, bunca yıl sonra, en genç insanı yine etkileyebilir Türkçe tangolar. Birçok kez tanık
oldum, gözlerin inceden buğulanışına.
Necip Celâl’ in tango adları, daha ilk adımda, belki biraz baygın, ama o kadar içli bir romantizme
göndermedir: Özleyiş, Ayrılık, Benim Şarkım.
Hele Fehmi Ege’ ninkiler: En Son Hatıran, Mehtaplı Bir Gecede, Sana Nerden Gönül Verdim, Çok
Ağladım…
Necdet Koyutürk’ ten bir tango adını yıllar önce bir hikâyemin başlığı için ödünç almıştım: Yıllar Var
ki. Hâlâ tuhaf bir keder taşır bana. Nasıl sevmezsiniz Dinle Sevgili’ yi, Papatya’ yı, Unutmak
İstiyorum’ u!..
Sonra bir ad daha ödünç aldım, Türkçe tangolardan birinin dizesinden: Mavi Kanatlarınla Yalnız
Benim Olsaydın. Usta bir tango şarkıcısı olan İbrahim Özgür’ ün Mavi Kelebek bestesinden.
Türkçe tangoları adlarından yola çıkarak, dizelerinden yola çıkarak incelemek isterdim. Sanırım her
birinin yaşanmış öyküsü de söz konusu.
Ne olmuşsa olmuş, müthiş birikim sanki göz ardı edilmiş.
Bazı düğünler, nişanlar hatırlarım. Türkçe tangolar eşliğinde dans edilmiş, gözler yaşarmıştır.
Günümüz şarkıcılarının böylesi zengin bir kaynaktan pek ender yararlanmalarını anlamak kolay
değil.
Akad’ ın, bu büyük ustanın yönettiği Yalnızlar Rıhtımı, arada bir gösteriliyor televizyonda. Ali
Kaptanoğlu imzalı senaryo, bütün Attilâ İlhan çağrışımlarıyla, bir tango şarkıcısının ve bir deniz
adamının hikâyesidir. Orada Çolpan İlhan yorgun şarkıcıyı canlandırır. Attilâ İlhan Türkçe tangoların
duyarlığından fırtınalı bir öyküye açılmıştır. Türk sinemasının tango, Türkçe tango izlekli galiba tek
filmi.
Türkçe tangolar dönemi nasıl sona erdi acaba?
Sahiden sona erdi mi?
SELİM İLERİ
Cumhuriyet Gazetesi 15.02.2000