Tango ve Erotizm geçen hafta çarşamba akşamı Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki Auditoryum’da
öğrencilerin tango gösterisini izledim. Altı çift, Arjantin tango müziği eşliğinde, bana tangonun tarihini
yeniden anımsattılar. Öğrenciler, çeşitli okullardan gelip, tangonun ritminde buluştular.
Mimar Sinan Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Yıldız Teknik
Üniversitesi’nden tangoya tutkun on iki genç.
Tango yaparlarken, estetik erotizmin en çekici, en zarif örneklerini sundular.
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası da, mevsimi tangolarla kapattı.
Yaşama biçiminden doğan bir dans, değişik ülkelerde, değişik iklimlerde, değişik dönemlerde bünye
değiştirerek, menşeini unutturarak yol almış.
Buenos Aires’in yeraltı dünyasındaki kötü şöhretli barlarından doğan tango, bizim salonlarımızda,
birden sınıf değiştirdi.
Maço erkeklerin bıçkın müziği, külhanbeylerin şehvet gösterisi.
Oysa Buenos Aires’te Almanya’dan, İspanya’dan, İtalya’dan gelen göçmenler, kendi ruhlarının,
tedirginliklerinin müziğini tangoda buldular. Onların arabeskiydi belki de…
Düğün salonlarının La Cumparsita ile başlayan törenlerini çoğumuz unutmamıştır.
Çocukluğumun, gençliğimin kulaklarımda yer eden Türkçe tangoları:
Papatya gibisin beyaz ve ince.
Bir gönül deyip geçmeyin neler açtı başıma.
O zamanların tango orkestraları; belli kuşağın belleğinde bu yazıdan sonra eminim anılar içinde
yankılanacaktır.
Orhan Avşar’ın bandoneonu eşliğinde, Selçuk Kaskan’ın sesinden Arjantin tangolarını dinlerdim.
Arkadan Türkçe tangonun yumuşak sesi: Şecaattin Tanyerli.
Fehmi Ege, Necdet Koyutürk Orkestrası.
Tangonun tarihinin, gerçek tangonun en iyi örneklerinin bilinmesinde, mutlaka hatırlanması gereken
bir dosta, Fehmi Akgün’e buradan sevgiler gönderiyorum.
Aşkların güçlenmesinde, müziğin gücünü her zaman kabul ettim.
Vialdi’nin Dört Mevsim’iyle altın plak kazanan ünlü kemancı Anne-Sophie Mutter ile orkestra şefi,
piyanist Andre Previn’in evliliklerinden sonraki ortak ilk CD’lerinin adı; Tango, Song and Dance.
Tangonun apaş sesini severim ben.
Placido Domingo yerine, tangoyu Carlos Gardel’den dinlemeyi tercih ettim.
Astor Piazzola’yı İstanbul’da dinlerken, onun Nuevo Tango’su (Yeni Tango) da, bir virtüözün
çeşitlemeleriydi.
Tangonun içinde her zaman buruk bir nostalji, hayal kırıklığı, yakarışın isyana dönüşmesi vardır.
Tango, Avrupa’ya gelince birdenbire kimlik değiştirerek, sahte bir zarafete büründü, aynı kıyafetle
bize ulaştı.
Tango PasionHarbiye’deki Radyoevi’nin karşısındaki bir çelik eşya mağazasının altında Tango
Sevenler Derneği’nin bir toplantısına katılmıştım. 12 Mart yönetimi, tehlikeli dernekler arasında onu
da kapatmıştı.
Carlos Gardel’in heykelini de görür gibiyim.
Piazzola’nın bandoneon konçertosunun da tınısı unutulur mu? Ya kemancı Gidon Kremer’in Piazzola
tangoları.
Yazarken, Astor Piazzola’nın Arjantin Tangoları’nı, Seyyan Hanım’ın Tangolar’ını, İbrahim Özgür’den
Tangolar’ı dinledim.
DOĞAN HIZLAN
Hürriyet Gazetesi -25.05.2003