Sıcak yaz günlerinde iyi bir tatil gibisi yoktur, derler. Ben de öyle yaptım. Tatile çıktım. Kışın hareketsiz kalmaktan sıkılan ben, şezlonglarda yattım akşamlara kadar. Olabildiğinde az güneş kremi sürerek, güneşin yaktığımı tenimi gecelerin serinliğine teslim ettim. Arada bir de denize girmedim desem, yalan olur. Çok da fazla anlatmıyorum farkındaysanız denizin mavisini, yeşilini, dertleri tasaları alıp götüren dalgalarını… Güneşe baktığında hipnotize eden etkisini, sırt üstü suda yatarken seni, senin için taşıyan balıkları… Bir derin nefeste daldığın iki karış suyun altında gördüğüm deniz kızlarını. Anlatmıyorum…
Tangoyu düşünün mesela. Dans eden kadını, adamı, dans eden kadınla adamı… Anlatırız. Notalar ile nasıl oynadıklarını, veya ne kadar harika süslemeler yaptıklarını… Anlatırız… Daha cesur olanlarımız ise, bunların yanında kadının cüretkar, iç gıcıklayan giysisini içine çeker. Bir diğerimiz adamın çapkın gülümsemesini ve gömleğindeki açık iki fazla düğmeyi düşler… Kırmızı ojeli tırnakları ile dudaklarında gezinen parmaklarını, açtığı düğmeleri. Bir de müziğin kendisi var değil mi! Gözlerimizi kapattığımızda adeta kendimizle dans ettiğimiz o notalar. Bizi terleten, yavaşlatan, teslim alan… İşte o yüzden anlatmıyorum…
Herkes farklı yaşıyor kumu, güneşi, tangoyu… Mesela Juan D`Arienzo. Müzisyen. “El Rey del Compás” – King of the Beat olarak da bilinir. Kışın hareketsiz kalmaktan sıkılan ben, bir akşam yine gittim kendime rahat bir koltuk buldum, evdeki kedinin miskinliğine ve umursamazlığına nispet.
Sonra yine gittim kendime bir koltuk buldum ve televizyon karşısında kendimi tekir bir kedin miskinliğinde buldum. Aklımda şu sözler: “Herkesin tangosu özeldir ve herkes kendi stilinde tango yapacaktır.” Juan ve orkestrası La Cumparsita’yı yorumluyorlardı karşımda tam da bu esnada. Eğlenceli, canlı, hakiki…
Kim demiş tango senin diye, kim demiş benim diye…. Tango için tango yapacak birilerine ihtiyaç var mı? Ya da tangoyu sevmek için tango dansçılarına?
Yorgun gözlerim, bir orkestranın ve onu yöneten farklı bir adamın tangoyu sevmek için de, yaşamak için de yeterli olacağını anlatıyor, televizyon ekranından belli belirsiz yansıyan görüntümle.
“Ha ha ha…”