TANGO DERSİ I En İyi İstanbul Tango Kursları

Gitarla Tangonun Kısa Tarihi

Müzik ve dansın ayrılmaz bir bütün oluşturduğu tarzların başında tango gelir. Günümüzde dünyanın
büyük kentlerinde tangoyla ilgili dans derslerini veren kuruluşlara filmlere ve konserlere rastlanır. Bu
müzik, kentli modern insan içindi. Ancak paradoksal olarak tango hep eskiyle ilişkilendirilir.
Amerika’da yaşayan gitaristimiz Cem Duruöz Arjantin Tangolarını yorumladığı ‘Desde el Alma’
(ruhtan gelerek) albümü, Ada müzik etiketiyle bu müziğin sevenlerine sunuldu. Cumhuriyetin ilk
yıllarından 60’lı yıllara kadar ülkemizde de çok sevilen, çalınan tangoların günümüzde unutulması
belki kaçınılmazdı. Ancak bu müziğin değerini anlamak, müziksever olmanın da ötesinde yaşam
bağlamında da çok önemli.

Albümde 1910-1965 yılları arasında bestelenmiş 14 parçanın yorumu bulunmakta. Cem Duruöz ilk
olarak Alain Corneau’nun ‘Dünyanın Tüm Sabahları’ filmini izledikten sonra hayran olduğu Fransız
Barok besteci Marin Marais ‘in eserlerini, ardındansa ‘Contemporary Music for Guitar’ adıyla
kendisine ithaf edilmiş çağdaş eserleri seslendirmişti. Her iki albüm de gitar dünyasında büyük bir
beğeni ile karşılandı. 1990 yılından beri Amerika’da yaşayan Duruöz, Stanford ve Julliard
üniversitelerinde eğitim gördü ve yaşamını konserlerinin yanında bir akademisyen olarak
sürdürmekte. Böylesine bilgiyle müziği birleştirmiş bir gitaristin, bambaşka bir alanda yaptığı bu
çalışmayı dinlerken açıkçası biraz önyargılıydım. Çünkü Anibal Arius , Cacho Tirao gibi Arjantinli
ustaları dinledikten sonra Cem’in tangoyla ilişkisi bana biraz uzakmış gibi geldi. Ama daha ilk parçayı
dinlerken şaşkınlık içerisinde kaldım. Sanki tüm yaşamı Arjantin’de geçmiş bir müzisyen gibi
çalmaktaydı. Sonradan öğrendiğime göre defalarca Arjantin’e gitmiş, yıllarca tango dansı yapmış ve
çok sayıda tango müzisyeniyle dostluk kurmuştu. Albümde klasik gitar bir orkestra gibi etkili, gerekli
tüm renkleri ve ritmleri vermekte. Tüm sesler dolu dolu duyulurken gitar şarkı söylüyor, dans ediyor,
yaşam öyküleri anlatıyor.

Arjantin’in ulusal dansı olan tango 19. yy’ın sonlarına doğru göçmen kültürlerin bir sentezi olarak
ortaya çıktı. Polka, mazurka, vals gibi Avrupa, habanera gibi Küba kökenli danslar, Afrika ritmleriyle
kaynaştı. Buenos Aires’in kozmopolit atmosferinde, özellikle batakhanelerde farklı kültürlerden birçok
kadın ve erkek biraraya geliyordu. Tangoda erkek gücü, kadınsa zarafet ve duyguyu temsil eder. İlk
başlarda alt tabakalardan insanların geliştirdiği bu kültür, 20. yy’ın başlarında başta Paris olmak
üzere, Londra, Berlin, New York gibi önemli merkezlerde daha üst tabakalar içinde de moda oldu.
Dansın içindeki kadın ve erkek arasındaki temas o günlerde şok ediciydi.

Türkiye’de tango, Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan 60’lı yıllara kadar oldukça etkili oldu. 1928 yılında
Necip Celal Antel ilk Türk tangosu olan ‘Mazi’ yi besteledi. Fehmi Ege , Necdet Koyutürk gibi
besteciler, Celal İnce , Secaattin Tanyerli gibi şarkıcılar Türk tangosunun etkili isimleri oldu.

Bandaneon bulunamadığı için, yerine kullanılan akordeon ise yönlendirici çalgıydı.

‘Sana nereden gönül verdim’ , ‘Papatya gibisin beyaz ve ince’ , ‘Sevdim bir genç kadını’ gibi birçok
beste bugün daha çok mazide yaşıyor gibi. Cem Duruöz’le yaptığımız bir sohbette, kendisine Türk
tangolarını seslendireceği bir albüm önerdim. O da bu düşüncenin çok iyi olduğunu ve böyle bir
çalışmada bulunacağını söyledi. Aslında Arjantin tangoları gibi Türk tangoları da yeni düzenlemelere
çok açık. Ancak nedense klasik müzikçilerimizden, cazcılarımızdan böyle bir çalışma göremedik. Bu
eserler aynı zamanda bir dönemin Türkiye yaşantısıyla da yakından ilgililer.

Sinemada da tangoyla ilgili birçok film çekildi. ‘Paris’te Son Tango’ , ‘Tango Bar’ , ‘Çıplak Tango’ ilk
aklımıza gelen filmlerden. Tangonun dramatik duygusu, dans sırasında çok zengin doğaçlama
fırsatları yaratması, dansın özünde aşk ve melenkoli tutkusunun yatmasından ileri gelmektedir.
Yönetmen Carlos Saura ‘nın ‘Tango’ adlı filmi bir Tango barda geçmekteydi. Barda Arjantin
yaşamının yansıması, tarih, aşk, kıskançlık, kaybetme, yaşlanma, politika, şiddet, boyun eğme tango
müziği ve dansı içinde yaşam buluyordu.

HÜZNÜN DORUKLARI

Desde el Alma albümünde sadece Arjantin’de değil tüm dünyada sevilmiş tangolar yer almakta.
Geçmişin bu önemli müzikleri, tango orkestralarının gelişimine paralel olarak sürekli değişmişti.
Duruöz eserleri kendi düzenlemeleriyle seslendirmekte. Beethoven , gitar için ‘küçük bir orkestra’
yakıştırmasını yapmıştı. Duruöz de çalgısının renk özelliklerini uç noktalara kadar değerlendirmekte.
Albümün açılış parçası adını bir çocuk oyunundan alan 1910 yılında A. Bagdi tarafından bestelenmiş
olan ‘Gallo Ciego’ . Ardından gelen albüme adını da vermiş olan ‘Desde el Almo’ daha çok Avrupa
valsleri etkisinde. Malena adlı parça zamanında en önemli kadın şarkıcı olan Malena ‘ya ithaf
edilmiş. Şarkı, hüznün doruklarında dolaşan büyülü bir melodiye sahip. Türkiye’de düğünlerin
açılışında dans müziği olarak çalınan Matos Rodrigez ‘in La Comparsita’sı da albümde yerini
bulmuş. Dünyanın en tanınmış tango bestesinin ilginç bir yanı, Rodrigez tarafından üniversitenin
öğrenci derneği için marş olarak bestelenmiş olması.

Modern tangonun babası Astor Piazzola ‘nın Milonga del Angel ve Verana Porneno’su da albüme
çeşitlilik kazandırıyor. Piazzola tangoyu klasik müzikle (özellikle Bach ‘la) ve cazla buluşturdu, oda
ve senfoni orkestralarına çaldırtı. 1000’in üzerindeki bestelerini yorumlayanlar arasında Yo Yo Ma ,
Gidon Kramer , Kronos Quartet , Al Di Meola gibi sayısız önemli müzisyen var. Ancak kendisi
müziğin özünde sadece tango olduğunu düşünürdü. Duruöz de bu anlayışa uygun olarak Piazzola’yı
tangoyu öne çıkararak yorumlamış. Hatta modern tango değil de, klasik tango dinliyor etkisi ortaya
çıkmakta. 

Klasik gitar ülkemizde en çok sevilen, çalınan çalgı. Ancak uluslararası düzeyde gitarist çıkarmakta
hala zorlanıyoruz. Cem Duruöz çok yönlü üretkenliğiyle bu işin öncüsü olmakta. Barok, çağdaş ve
tango albümlerinin hepsi üst düzey performanslar. Tango belki de içlerinde en çok içsellik, duygu
gerektiren bir tarz. Sadece bilgiyle ve teknikle tango çalamaz, böyle bir şeyi yutturamazsınız.

Tangonun büyüsü nereden gelmekte? Farklı kültürlerden, alt sınıflardan insanların müzikle ve dansla
kaynaşması ve bunun da dünyanın bir ucunda Buenos Aires’te olması benim için çok sisli, bulanık
bir durum. Tango yaşamla, dolayısıyla kaybedişle ilgili. Aslında hepimiz kaybedenler değil miyiz?

BÜLENT ERGÜDEN

Cumhuriyet Hafta Sonu 05.08.2006

Exit mobile version