Pera Palas’ın balo salonunda orkestra “Mehtaplı Bir Gecede” tangosunu çalmaktadır. Atatürk, osırada salona getirilen Fehmi Ege’ye sorar: “Bu tangoyu sen mi besteledin?” “Evet şimdi kemanınla çal, hep beraber söyleyelim”. O keman çalarken Atatürk bir elini Fehmi Ege’nin omzuna koyar ve tangoyu söylemeye başlar.
1994 yılında İstanbul Radyosu deneme yayınlarına başlamış, bir süre sonra da düzenli yayına geçmişti. Cumartesi akşam saat 18.00’de hiç kaçırmadan dinlediğim bir tango vardı: “Necdet Koyutürk Tango Orkestraso. Solist: Şecaattin Tanyerli.”
O güne kadar 78 devirli taş plaklardan dinlediğimiz Seyyan Hanım, Birsen Hanım, Seyide Poroy, İbrahim Özgür gibi zamanın tanınmış solistlerinden sonra bu düzenli tango emisyonları bizleri pek sevindirmişti.
1942-43 yıllarında İstanbul’dan parazitle dinleyebildiğimiz uzun dalga Ankara Radyosu’ndan Fehmi Ege Orkestrası ve solisti Celal İnce’nin sesinden dinlediğimiz tangolar ise o güne dek kulaklarımızdan silinmemişti.
Bazı meslekler vardır, kişiyi şanslı kılar; kişi, çevresinde tanıdığı insanlarla da mutlu olur ve görevini büyük bir zevk ve sevgi ile yapar. Radyoculuk, yayıncılık, hele spikerlik böyle mesleklerden biridir. 1960 yılında İstanbul Radyosu’nda spiker olduğum zaman, ismen uzaktan tanıdığım iki ünlü isimle yakından tanıştım. Fehmi Ege ve Necdet Koyutürk.
Fehmi Ege de 1950 yılının başlarında Ankara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda görevinden ayrılarak İstanbul’a gelmiş ve Ankara Radyosu’nda olduğu gibi, İstanbul Radyosu’nda da tango orkestrasını kurmuştu. Bir cumartesi Fehmi Ege Orkestrası, bir cumartesi de Necdet Koyutürk Orkestrası olmak üzere yayınlarına devam ediyorlardı.
Ben spikerliğe başlayınca, daha sonra banda alınan bu programlara girer, anonslarını yapar, büyük bir zevkle stüdyonun içinde tangoları dinlerdim. Fehmi Ege, hem solo kemanı çalar hem de orkestrayı yönetirdi. Son yıllarda yalnız yönetti, kemanı çalacak takati yoktu.
Uzaktan hayranlık duyduğumuz sanatçılar vardır. Onlar sizin için ulaşılması güç bir büyük insan, bir mükemmel insan, bir devdirler adeta. Tango dünyasından Fehmi Ege olsun, Necdet Koyutürk olsun ve Orhan Avşar olsun beni düşünüşlerimde hiç ama hiç yanıltmamışlardır. Hala iyilikleri, efendilikleri ile yaşıyorlar.
Fehmi Ege’nin bugün bize bıraktığı 300’e yakın tangosu var. Şu tangosu çok ünlüdür diyemiyorum, çünkü bu kadar çok tangonun içinde çok tutmuş, popüler olmuş tangoları da çok fazla. “Sana Nerden Gönül Verdim, Ayrılık, Gel Eski Günlerim, Ne Kadar Çok Sevmişti Bu Gönül Seni, Bir Melek Gibi Masum, Mehtaplı Bir Gecede, Emelim, Kirpiklerin, En Son Hatıran” ve daha niceleri. Bunun dışında orkestra eserleri de vardır. “Köy Düğünü, Esir Dansı, Perili Mağara, Çoban Kızı, Kağıthane Rapsodisi, Sihirli Bilezik, Tanzara” gibi. Bunlar aynı zamanda plağa kaydedilmiştir.Fehmi Ege, çok eser veren bir besteciydi. Tangolarının hemen hepsinin sözlerini de kendi yazmıştır. Kanto müziğini yaşatan, bu tipte yeni müzikler besteleyen Fehmi Ege, 12 yaşında kemanı ile Direklerarası’nda sahne önünde oturmuş, o yaşta profesyonel olmuş. Şehzadebaşı, Direklerarası tiyatro ve eğlence yerlerinde en iyi bir kişiydi.
1902 doğumlu olan Fehmi Ege, ilk tangosunu “Meçhul” isimli bir operet için yazmış, bu operette başrolü oynayan Cemal Sahir, Beyoğlu’nda Tarlabaşı’nda, bir bekar odasında, son günlerinde ziyaretine giden Fehmi Ege’ye “Meçhul operetinde en güzel okuduğum şey tango…” diyecek ve Ege’nin bestelediği ilk tangosunu o yaşlı hali ile yarım yamalak söyleyecek ve bir bant kaydında arşivde kalacaktı. Döneminde çok ünlü operet sanatçısı olan Cemal Sahir, Tarlabaşı’ndaki yalnız odasında bir gün köşeye kıvrılıp kalacaktı.
Ata çağırınca
İlk Türkçe tango olan Necip Celal’in “Mazi”si 1932 yılında plağa kayıt edilmişti. Fehmi Ege ise çalışıp didinmekten o sıralarda beste ve plak kaydı ile uğraşamaz. Ancak 1935-36 yıllarında “Mehtaplı Bir Gecede” isimli tangosu plağa kayıt edilen ilk tangosu olur. Tabii Seyyan Hanım’ın sesinden. Çok sükse yapar ve bu tango ve ardından başka plak kayıtları gelir. Artık Fehmi Ege ismi plaklarla yayılmaktadır.
Bir gece İstanbul’da çalıştığı lokalde işi bitmiş, evine dönmek üzeredir. Salona birkaç polis girer. “Fehmi Ege kimdir?” derler. Fehmi Bey, sessizce ve korkarak “Benim efendim” der. “Bizimle geleceksin” dediklerinde büsbütün heyecanlanır. Motosiklete biner ve yola çıkarlar. Fehmi Ege halen nereye gittiğinden habersiz ve şaşkındır. Tepebaşı’nda Pera Palas’a gelirler, içeri girerler, “Fehmi Ege siz misiniz?” diye karşılanır. “Buyrun efendim, Gazi hazretleri sizi emrettiler” derler.
Balo salonunda Büyük Ata ile karşı karşıya gelir, orkestrada o anda “Mehtaplı Bir Gecede” tangosu çalmaktadır. Atatürk sorar, “Bu tangoyu sen mi besteledin?” Çekinerek “Evet efendim” der. “Haydi öyleyse şimdi kemanınla çal, hep beraber söyleyelim” dediğinde Büyük Ata, o anda Fehmi Bey rahatlar, ama heyecanlıdır ve Ata ile ilk defa karşılaşmaktadır.
Atatürk, bir elini Fehmi Ege’nin omuzuna koyar “Mehtaplı bir gecede görüp sevmiştim onu” tangosunu onun kemanı eşliğinde söyler ve bütün salona söyletir. Radyodaki söyleşimizde, bir ses bandına anlatmıştı bu unutulmaz anıyı Fehmi Ege.O günden sonra Atatürk Fehmi Ege’yi Ankara’ya ve o zamanki adı ile Riyaseti Cumhur Senfoni Orkestrası’na aldırır, sonra ölümüne kadar Ata’nın huzurunda özel orkestrası ile O’nun sevdiği müzikleri ve tangoları seslendirir.1950 yılı başına kadar Fehmi Ege Ankara Radyosu’nda müzikseverlere unutulmaz tangolarını Celal İnce, Mefharet Atalay, Saime Kentmen, Nezahat Onaner, Bedriye Tüzün (besteci, Ferit Tüzün’ün ablası) ve bugün anımsayamadığımız birçok güzel sesten dinletmiş ve Türkçe tangoları bizlere sevdirmiştir. 1940’lı yıllarda bu programların devam dinleyicilerinden biri de ilkokul çağlarında olan bendim.
Zeki Müren söyleyince
1950 yılı başında Fehmi Ege İstanbul’a gelir. O sıralar Ankara Radyosu’nda Cemal Başargan, Sabahattin Özbaş tango orkestrasını devam ettirirler.
1953-1954 yıllarında Zeki Müren, Fehmi Ege Tango Orkestrası ile İstanbul Radyosu’nda düzenli olarak yayınlara katılır. Türk müziğinde gösterdiği başarıyı tangoda da sürdürür ve dinleyiciler tarafından çok beğenilir. Zeki Müren’in tango yorum için Fehmi Ege yıllar sonra bana şöyle demişti: “Tangolarımı o kadar iyi yorumluyor ki benim bestelerken notaya yazmadığım şeyleri yapıyor ve tangoya yeniden bir renk katıyor.” İyi bir yorumcu olmanın müziğe kazandırdıkları bunlar işte.
1960 ve 70 yılları içinde İstanbul Radyosu’ndaki emisyonlara zaman zaman Türk müziği sanatçılarından Ayla Büyükataman ve Tülin Yakarçelik de katılırlar. Kendi türlerindeki ustalıklarını Türkçe tangolarda da gösterirler. Yer yer iki sesli söyledikleri tangolar Fehmi Ege Orkestrası’nın en güzel kayıtları arasında yer alır.
Tango söylemeyi küçümser gören bazı sanatçılara rastlamışımdır. Tango söylemenin ayrı bir yetenek, ayrı bir yorumculuk işi olduğunu vurgulamak isterim burada. Her önüne gelen sanatçının “Ben tango söylerim ne ki” gibi tavırla işe başladıklarında nasıl döküldüklerini görmüşüzdür. Neyse bu ayrı konu, onlara dünyaca ünlü tango solisti Suzanna Rinaldi’yi dinlemelerini tavsiye ederim.
Şimdi eski yıllarda yayımlanmış dergilerden Fehmi Ege ile ilgili yazı ve söyleşilerden birer alıntı yapalım:
“Radyo Haftası, sayı 47, 14 Nisan 1951. Fiyatı 30 kuruş. Zeki Tükel yazıyor: ‘Çok mütevazı bir adamdır. Hayatı daima objektif görür. Kimseden akıl danışmayı sevmediği gibi akıl da dinlemeyi istemez. Doğru konuşur. Yalana hiç tahammülü yoktur. O, saadeti kemanında ve yuvasında bulmuştur. Üçüncü bir saadeti daha vardır, boş zamanlarında evinin bir köşesinde, çok dağınık masası başında, merceğini sağ gözüne takıp fenni tamirat işleri ile meşgul olmasıdır…”
“Radyo Sesi dergisi, 12 Eylül 1953, sayı 29. Yazan Cavide Kasapoğlu… Fehmi Ege’ye soruyor; ‘Bestelerinizi yaşarken nelerden ilham alırsınız?’
‘Aklıma gelen her şeyden. Zamanında sümüklü böceğinden gidişinden bile…’
‘Aa.. Sümüklü böcekten ilham alınır mı hiç?’
‘Kocaman kabuğunu üzerine yükleyip ne mütevazı gidişi vardır onun, bizim gibi hayat yükünden şikayetçi değil.”
Sanatçı eşi
“Radyonun Sesi dergisi, 23 Ocak 1954, sayı 48/15. Yazan: Gültekin Ovacık. Yazar bu kez Fehmi Ege’nin karısına soruyor:
‘Size birisi telefon etse, ‘Fehmi Ege sevgilisiyle birlikte falanca yerde oturuyor’ dese kıskanır kızar mısınız?’
Gülerek Fehmi Ege’ye bakıyor ve: ‘Katiyen. Madem ki bir seveninin yanındadır, kendisine fenalık gelmeyeceği için müsterihimdir.’”
Sanatçı ve hele bir besteci karısı olmak hiç de kolay değildi herhalde, eşi rahmetli Hafize Hanım için.
Bir gün stüdyoda, orkestrasının kaydına girdim. Yanıma geldi “Geçen gün hanım bana sitem etti. ‘Fehmi, bunca yıldır sevgililerine, başka kadınlara hep tango besteleyip durursun. Benim için hiçbir şey yazmadın’ dedi. Ben de ona bu besteyi yaptım. Bugün ilk defa seslendireceğiz. Parçanın adı: ‘Ah Hafizem, Vah Hafizem’. Bayon ritminde bir parça” dedi ve dinledik. Yüzlerce tangodan sonra eşi Hafize Hanım’ın o büyük vefakarlığı üzerine ona bu parçayı adamıştı Fehmi Ege.
Orkestrasında solist olarak tango söylememi çok istedi. Fakat o günlerdeki görevim “hafif müzik bölüm müdürlüğü” idi. Benim servisime bağlı olarak çalışmalarını sürdüren bu orkestrada söylemem bana bulunduğum görevi kendi çıkarıma kullanıyormuşum gibi geldiği için bu isteğine olumlu cevap veremedim.
1967 yılında, spikerlik servisindeydim. Şecaattin Tanyerli, böbreğinden bir operasyon geçirmişti. Necdet Koyutürk Tango Orkestrası’nın solisti yoktu. Zorunlu olarak 3-4 emisyon bu orkestranın solisti oldum.
Sonra gene 1980 yılında –ki o zamanın yayın yönetim müdürüydüm-gene Şecaattin Tanyerli’nin izinde olduğu bir dönemde solistsiz kalan Engin Ege yönetimindeki Radyo Tango Orkestrası’nın birkaç programına katılmak zorunda kaldım. Bunlar benim için çok güzel anılar olarak kaldı.
Ama daha fazlasını yapmak istemedim. Tango orkestrasının programları bana açıktı, devam edebilirdim. Fakat görev anlayışım buna engeldi.
NEDİM ERAĞAN
Cumhuriyet Gazetesi 31.10.1990