Carlos Gardel

0
269

Carlos Gardel (1890-1935)

Buenos Aires’in şarkı söyleyen kuşu olan ve El Zorzal Criollo olarak bilinen Carlos Gardel Arjantin’in
en efsanevi figürüdür. Fransız asıllı bu karizmatik şarkıcı Arjantin’in kültürel ikonu olan tangoda eşine
az rastlanır bir kariyer yapmıştır. Carlos Gardel, 11 Aralık 1890’da Fransa’da dünyaya geldi. Asıl adı
Charles Romuald Gardes olan Gardel, 27 aylıkken Arjantin’e geldi.

Gardel’in müziğe ilgisi daha çok küçük yaşlarda annesine hayatının müzik olduğunu söylediği
zamanlarda başlamıştı. Annesi, bu fikre, müzikle karın doyurulamayacağını söyleyerek şiddetle karşı
çıktı fakat Gardel pes etmedi.

1906’da lise 2. sınıftayken asıl işinin şarkı söylemek olduğundan iyice emin olup okulu terk etti.
Müzik konusunda Jose Betinotti’nin de desteğini alan Gardel, daha o yaşlarda siyasi merkezlerde
çeşitli partilerde ve Abasto bölgesindeki restoranlarda şarkı söylemeye başladı. Daha on
sekizindeyken, kendine has sesi ve şarkı söyleme yeteneğiyle bölgede iyi bilinen bir barrio’ydu.
Don Jose Razzano ismi Gardel’in hayatında bir dönüm noktası oldu. 1912’de (1925’e kadar) El
Pelado’da bir şarkıcı olan Jose Razzano’yla beraber halk şarkıları söyleyerek düet yaptı. Bu düete,
1912’de gitarist ve şarkıcı Francisco Martino da katıldı. Bu üçlü, Casa Suiza Festivalleri’nde de boy
göstermeye başladı. 1912 aynı zamanda Charles Gardel’in, ismini Carlos Gardel olarak değiştirdiği
yıldır.

Kısa bir sure sonra, Casa Taggini tarafından, ilk kayıtlarını yapmak üzere Colombia Records’a
çağrıldı. 1913’te üçlü, şarkıcı Saul Salinas’ın da katılımıyla dörtlü olsa da bu durum uzun sürmedi;
Salinas ve Martino’nun gruptan ayrılmasıyla yine 2 kişi kaldılar. 1914’te, ikili Buenos Aires’in milli
tiyatrosunda sahne alarak tüm Buenos Aires tiyatrolarında sahne almalarının başlangıcını yapmış
oldu. 1915’in sonlarına doğru, Gardel’in büyük idolü İtalyan tenor Enrico Caruso ile karşılaşacağı
Brezilya turnesine çıktılar.

Yine 1915’in sonlarına doğru, akciğerlerinde çıkan bir sorun, Gardel’i bir süre şarkı söylemekten
alıkoydu. Bu rahatsızlık, onu ömür boyu rahat bırakmayacaktı. Aynı yıl, gitarist Jose Ricardo ikiliye
katıldı. 1917’de, Gardel, tango söylemeye karar verdi ve bir gece Buenos Aires’teki Tiyatro
Empire’da, Samuel Castriota’a ait Mi Noche’yi seslendirerek, repertuarına tango şarkıları almanın da
başlangıcını yapmış oldu. Yine aynı yıl, “Flor de Durazno” adlı sessiz filmde boy gösterdi. Tango’yu
keşfetmesiyle beraber Mi Noche Triste isimli hiti 100 bin adet sattı ve aniden Latin Amerikan
ülkelerinin en popüler şarkısı haline geldi. Gardel, Arjantin, Uruguay, Şili, Brezilya, Porto Riko ve
Kolombiya’yı kapsayan bir turne yaptı.

1920 ve 1930’larda tangonun melankolik eserlerinin en popüler yorumcusu olarak sinema filmlerinde
ve gece kulüplerinde kabul gördü. Gardel, 1925’te Barselona’da Tiyatro Goya’da, 1927’de Radyo
Catalana’da şarkı söyledi. 1928’de Paris’te, Tiyatro Femina’da ve Kabare Florida’da, Kraliyet
Tiyatrosu’nda şarkı söyledi.

1930’da Buenos Aires’e kısa süreli bir dönüş yaptıktan sonra, Güney Amerika’ya uçtu. 1932’de
İtalya, Londra, Paris, Viyana, Berlin ve Barselona’yı kapsayan Avrupa turuna çıktı.

Kısa süren yaşantısına 514 de tango şarkısı içeren 770 şarkı sığdırdı. Arjantin’in elitlerinin, tangoya
karşı önyargılarından kurtulmasında, onun müziğinin Fransa ve İspanya’da kabul görmesinin büyük
etkisi oldu. Bu başarıda radyo performanslarının ve film kariyerinin de önemli payı olmuştu.

Gardel’in jet hızıyla yükselen kariyeri, 24 Haziran 1935’te Kolombiya’da bir uçak kazasında sona
erdi. Gardel’in bedeni son durağı olacak olan Buenos Aires’e götürülürken, Kolombiya, New York,
Rio de Janerio ve Montevideo’da, yüzlerce insan izdiham yaratarak ona olan saygısını göstermiştir.
Mezarı hâlâ ziyaret yerlerinden biri halindedir.

Söylediği son tango, bir uçak şirketi sponsorluğunda yaptığı radyo yayınında “Tomo y Obligo”dur.
Onun ebedi ve hep genç kalacak olan şöhreti Arjantin insanının şu ifadesinde yer bulur: “Gardel, gün
geçtikçe daha iyi söylüyor.”

Por una cabeza seslendirdiği ünlü tango şarkılarındandır.

Başak Kaplan’ın katkılarıyla