Tango müziğinde ‘devrim’ yapan Astor Piazzolla 71 yaşında öldü.Elveda Piazzolla. 1958 yılında “Müzik Ekspres” adlı dergiye yazdığım “Bir Müzik İlahı Piazzolla” adlı incelemeden 34 yıl sonra senin için bir veda yazısı yazacağımı bilmiyordum o günlerde. İlerleyen yıllarda senin bütün tahminlerin üstende tango alemini bu denli karıştıracağını ve bütün dünyada adını duyuracağını da bilmiyordum. Biz bir avuç tango tutkunu olarak 1955’te Paris’te doldurduğun (piyanistliğini de ünlü Lalo Schifrin’in yaptığı” uzunçalardaki Preparense, Marron Yazul, Imperial, Chau Paris, hele hele Picasso gibi tangoları dinleyerek şaşıp kalıyorduk sadece.
Sokak İtalyancasında “Büyük babacık” anlamına gelen Nonino diye çağırdığın baban Vicente de sağ idi o günlerde. Kimbilirdi ki onun ölümü üzerine bestelediğin o güzel tango Adios Nonino’nun uluslar arası bir üne kavuşacağını ve Türkiye’de bile sevileceğini. Hatta ünlü hoca Anibol Troilo bile kestirememişti senin geleceğini. Öyle olmasaydı 1944’te ayrılmana izin verir miydi orkestrasından ve der miydi ki sana, “Bu kadar emek, sayfalar dolusu nota, bir babaya allahısmarladık demek için mi?” O Troilo ki, 1939 yılında sen henüz 18 yaşındayken ilk dinleyişinde hemen orkestrasına almış ve sana söyle demişti:
“Bu üstündekileri çıkar. Hemen mavi bir takım bul, bu gece birlikte çıkıyoruz sahneye.”
Yıllar boyu plaklarla birlikte olduktan sonra, 1988 İstanbul Festivali dolayısıyla ilk kez karşı karşıya geldiğimizde bir TV söyleşisinde sana şöyle sormuştum: “Türkiye dinleyicisini nasıl buldunuz?” Cevabın, “Önceleri korktum, ama bu gece beni dinleyenlerin yüzde 99’u müziğimi tanımıyorlardı, ama çok beğendiler, mutluyum” olmuştu.
Ve ertesi gün Kavaklar’da balık yerken ne çok şaşmıştın Türkiye’de her düğünün “Cumparsita” ile başladığına. Bilmiyorum o gün çok sevdiğin ve tarifini aldığın Haydari’yi yapabildin mi evinde?
İki yıldan bu yana Buenos Aires’ten gelenheber habere umutla baktık, iyi bir şeyler duymak için. Ama olmadı. Artık elimizden bir şey gelmiyor. Adios Piazzolla…
Astor Piazzolla, modern tangonun yaratıcısı olduğu kadar çağdaş müziğin de temsilcisi idi. Bütün dünyada tangonun adını yeniden duyurmuş, tango kadar caz ve klasik müzik meraklılarına da seslenebilmeyi başarmıştı. Piazzolla müziği, Arjantin’de tangonun tarihi yazgısı ile aynı paralelde gelişmiştir: Yadırganan, yadsınan, merak edilen, incelenen, sonunda taklit edilen ve göklere çıkarılıp benimsenen bir müzik.
Ama Piazzolla bu noktaya hiç de kolay gelmemişti. Bir polemik açılmış, Piazzolla müziğinin tango olup olmadığı tartışılmaya başlanmıştı. Montevideo’daki bir konserde Piazzolla taraftarları ile karşıtları arasında çıkan büyük kavgada pek çok yaralanan olmuştu. Çünkü Piazzolla, her şeyi durmadan değiştiriyordu. Tangoyu, düşüncelerini ve dostlarını. Ama sanatçı gerçekten zor olanı başardı. Klasik tangodan gelen bu ünlü müzisyen, “Dinlemek İçin Tango” diye nitelendirilen özgün müziğini önce dünyaya, sonra Arjantin’e kabul ettirdi.
Yaşamının her saati müzik ve tango ile dolu sanatçı, Alberto Ginastera ve Nadia Boulanger’nin öğrencisi olmuş, tangolar, balad ve sonatlar, bale müzikleri, iki operet, 1 opera, 37 film müziği bestelemişti. 3’lüler, tipik orkestralar, yaylılar orkestrası kuran, Amerika’da Caz-Tango adı altında çalışmalar yapan Piazzolla’nın cazın ünlü isimleri Gary Mulligan ve Gary Burton ile birlikte yaptığı plakları var.
1960 yılında kurduğu “Yeni Tango Beşlisi” ile 1988 yılında İstanbul Festivali’nin davetlisi olarak çalmış, başrolünü Placido Domingo’nun oynacağı ve Phialadelphia Operası’nca seslendirilecek Gardel operasının hazırlıklarını bitirmişti. Ta ki, 1990 yılında geçirdiği ve bir daha düzelemediği hastalığına kadar.
FEHMİ AKGÜN
Cumhuriyet Gazetesi 09.07.1992